2024 TYT TÜRKÇE SORULARI
1. Araştırmacılar doğada bulunmanın sağlığa olan faydalarına (I) işaret ediyor (dikkat çekiyor). Açık alanlarda vakit geçirmenin ruh sağlığı üzerinde (II) koruyucu (önleyici) bir etkisi olduğunu, bu durumun aynı zamanda ruhsal direnci (dayanıklılığı) artıracağını söylüyor. Araştırmacıların bulguları (III) ışığında (kılavuzluğunda) planlamalar yapılırken doğayla temasın sağlanacağı unsurların bu planlara (IV) dâhil edilmesinin (içine katılmasının) önemi ortaya çıkıyor.
Bu parçada
numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen
açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I B)
II C) III D) IV E) V
2. Kimi yazarlar romanın toplum hayatındaki aksaklıkların ortadan kalkmasına yardım etmesini, ……… isterken kimileri ise romanın bir toplum bilimi kitabı değil bir sanat eseri olduğunu, ondan ancak ……… beklenebileceğini ileri sürer.
Bu cümlede
boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) doğru yolu göstermesini - edebî güzelliğin
B) gerçekleri yansıtmasını - kılavuzluk
yapmasının
C) güzellikleri anlatmasını - kusursuz dil
kullanımının
D) ironiyi öne çıkarmasını - iyi bir anlatımın
E) geleneği aktarmasını - mantıksal bir akışın
3. “Yazdıkların kime hitap ediyor?” sorusuna
verilmiş net bir cevabım yok. Bir iyelik ekiyle “okurlarım” demeyi de doğrusu
beni hiç okumamış olanlara bir saygısızlık olarak değerlendiriyorum. Ancak yine
de boşluğa yazdığımı söyleyemiyorum.
Bu parçanın
yazarı, altı çizili sözle hangi özelliğine vurgu yapmaktadır?
A) Eserlerini zihninde tasarladığı bir kitleye
yönelik olarak ürettiğine
B) Eserleriyle her düzeyde okur kitlesine
seslenmeyi öncelediğine
C) Seçtiği temalarla mevcut ve potansiyel
okurlarını ayrıştırdığına
D) Sahiplendiği okurların duyarlılığını
eserleriyle geliştirmeye çalıştığına
E) Yazılarıyla bütün okurların beğenisini
kazanmayı amaçladığına
4. Deyimlerin bir kısmı gözle ilgilidir. Örneğin
gözü ısırmak (I) deyimiyle o
kişiyi daha önce görmüş olduğumuzu ve tanıdığımızı anlatmak isteriz. Gözü
dönmek (II) deyimi, aşırı istek veya öfke nedeniyle kişinin saldıracak
duruma gelmesini belirtir. Göz kulak olmak (III), bir kimseyi veya
nesneyi görüp gözetmek durumunu belirtir. Gözden düşmek (IV), bir iş
veya durumu dikkatinden kaçırmak eylemini gösterir. Göz açtırmamak (V)
ise birinin bir iş yapmasına fırsat vermemeyi ifade eder.
Bu parçada
numaralanmış deyimlerden hangisinin açıklaması yanlıştır?
A) I B)
II C) III D) IV E) V
5. I.
İster ebeveyn isterse eğitimci olsun çoğu yetişkin, çocuğunun okuduğu her
kitaptan “iyi, yararlı ve gündelik hayattaki pratiklerini kolaylaştıracağı” bir
şeyler öğrenmesini beklemektedir.
II. Toplumun bazı kesimlerinde edebî
eserler; -onların oluşum yöntemi, araç
ve süreçlerinin bilincinde olunmadığından- kurgusal olmayan eğitsel amaçlı
kitaplarla aynı kefeye konulmaktadır.
Verilen I.
cümleyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) II. cümlede yer alan açıklamaya yönelik
karşılaştırma yapmaktadır.
B) II. cümlede belirtilen durumun yol açtığı
bir sonuçtan bahsetmektedir.
C) II. cümlede ortaya konulan durum hakkında
öngörüde bulunmaktadır.
D) II. cümlede verilen durumun koşulunu
belirtmektedir.
E) II. cümlede yapılan açıklamayı çürütmek
için yeni bir bilgi sunmaktadır.
(I)
Parlak mor çizgileriyle bir masal kitabına aitmiş gibi görünen bir balık türü;
Tanzanya açıklarında, Hint Okyanusu’nun 80 metre derinliklerinde keşfedildi.
(II) Cirrhilabrus wakanda denilen bu balık, ismini çizgi roman evreninin süper
kahraman hikâyesi Kara Panter’den alıyor. (III) Araştırmacılar balığın göz
alıcı renklerinin, Kara Panter’in ülkesi olan Wakanda halkının geleneksel
elbiselerini andırdığını söylüyor. (IV) Söz konusu tür, dalma limitlerini
zorlayan derinliklerde yaşadığı için bulunduğu mercan resifleri alaca karanlık
bölgesi olarak adlandırılıyor. (V) Herkes tarafından ulaşılamayacak bir
derinlikte kendine yaşam alanı bulan bu tür, böylelikle neslinin sürekliliğini
garanti altına alıyor.
6.
Bu parçada numaralanmış cümlelerde söz edilen Cirrhilabrus wakanda ile ilgili
aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A)
I. cümlede, öne çıkan fiziksel özelliğinden bahsedilmiştir.
B)
II. cümlede, adının esinlenildiği kaynaktan söz edilmiştir.
C) III. cümlede, hikâyedeki halkın giysileriyle benzer yönüne değinilmiştir.
D) IV. cümlede, yaşadığı bölgeyi seçme
nedenleri ifade edilmiştir.
E) V. cümlede, türlerinin devamlılığıyla ilgili bilgi verilmiştir.
7.
Günümüzde yeni bir pencere açmak, eskinin boşluğuna dokunmakla mümkündür.
Aşağıdakilerden
hangisi bu cümleyle anlamca aynı doğrultudadır?
A) Yeni fikirler, gelenekle kurulan sürekliliği
kopararak var olur.
B) Özgün düşünceler, geçmişte
önemsenmeyenler keşfedilerek ortaya çıkar.
C) Eskinin bıraktığı değerler, taşımakla
yükümlü olunan kalıcı bir mirastır.
D) Çağdaş bakış açısı, zihindeki
geleneksel kodları yıkıma uğratır.
E) Kendine yeni bir alan açmak, mevcut
düşünceleri özümsemekle gerçekleşir.
Bu caddenin taşlarının üzerinden
yüzyıllar boyunca geçen insanların ayak seslerini takip edenler, bir kalenin
oya gibi işlenmiş kapısı önünde bulurlar izlerini.
8.
Bu cümledeki ögelerin dizilişi aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) Özne - yüklem - belirtili nesne
B) Zarf tümleci - özne - belirtili nesne
- yüklem
C) Özne - yer tamlayıcısı - yüklem -
belirtili nesne
D) Zarf tümleci - belirtili nesne -
yüklem - özne
E) Belirtili nesne - yer tamlayıcısı -
yüklem – özne
(I) Yaz mevsiminin ilk günlerini
ormanlarla, dağlarla ve denizle karşılamak için çevirdim rotamı Sinop’a. (II)
Şehir merkezine gider gitmez, methini önceden duyduğum yerel pazara uğradım ve
kahvaltılıklarımı alıp doğruca limandaki çay bahçesine yöneldim. (III) Balığa
giden sandalları ve küçük tekneleri izlemek, Sinop’ta neler olup bittiğini
öğrenmek için bu çay bahçeleri en doğru adres. (IV) Yalı Kahvesi’nde denize
nazır bir masaya yerleşip müşterilerinin adını, kahvesini yahut çayını nasıl
içtiğini bildiği rivayet edilen Mükremin’den bir çay da ben istedim. (V)
Sinopluların hiçbir içeceği, soğuk tüketmeyi sevmediğini öğrendim Mükremin’in
getirdiği sımsıcak çayı yudumlarken.
9.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, yükleminin türüne göre
diğerlerinden farklıdır?
A) I B)
II C) III D) IV E) V
Kirli bir
sokaktan geçip [(I) köşkün merdivenlerini] tırmandım. İlk bakışta hepsi
birbirine benzeyen [(II) kapıların arasında] düz tahta kapıyı tanıdım.
Çaldığım kapı açıldığında az evvel [(III) yaşadığım keşmekeşten] eser
kalmamıştı. Zevkli döşenmiş bir [(IV) evin odasında] bulmuştum kendimi.
Yemyeşil bahçeden taşan huzur, geniş pencerelerden [(V) ayaklarımın dibine]
doğru uzanıyordu.
10. Bu parçada numaralanmış tamlamalardan
hangisi, türü bakımından diğerlerinden farklıdır?
A) I B)
II C) III D) IV E) V
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde büyük harflerin yazımıyla ilgili
yanlışlık yapılmıştır?
A) Uzun süreden beri
ziyarete kapalı olan Yozgat Çamlığı Millî Parkı bu yıl tekrar açıldı.
B) Türkiye Cumhuriyeti, yüzüncü
yılını ülkenin dört bir yanında etkinliklerle kutladı.
C) Türk tarihi açısından
29 Mayıs 1453 Salı günü kutlu bir fetih gerçekleşti.
D) Kutlamalar için
şehrin en güzel yeri olan Zafer Meydanı tercih edildi.
E) Yurt dışından gelen
resmî heyeti bakan geçtiğimiz hafta Ankara’da kabul etti.
Birleşme sırasında
kelimelerden her ikisi veya ikincisi anlam değişmesine uğradığında bu tür
birleşik kelimeler bitişik yazılır.
12. Buna göre aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı
yapılmıştır?
A) Sıcak yaz günlerinde
dondurmanın yanında çokça tüketilen tatlıların başında bülbülyuvası ve kadayıf
gelir.
B) Ekim ve kasım ayları
elma, nar, ayva ve beşbıyık gibi meyvelerin pazar tezgâhlarını süslediği
zamanlardır.
C) Çok sevdiği kavuniçi
elbisesini dolaptan özenle çıkardı, ütüleyerek ertesi gün giymek üzere
hazırladı.
D) Cırcırböceği ile
karıncanın macerası, kardeşimin annemden ve benden en çok dinlediği masaldır.
E) Narçiçeği rengindeki şapkasıyla
kalabalık içinde çok uzaklardan bile ayırt edilebiliyordu.
Her dönemin temelde iki
tür davranışı vardır ( ) Bir taraftan tanık olduğunu “saklamak” ( ) diğer
taraftan ise geleceğe “aktarmak” ister ( ) İşte bunlar ( ) hangi şartlar
altında ( ) hangi duygularla yazılmış olursa olsun üretilen edebî eserlerin
muhatap aldığı iki eşik olarak beliriyor.
13. Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdaki noktalama
işaretlerinden hangileri getirilmelidir?
A) (.) (,) (...) (;) (,)
B) (:) (;) (.) (,) (;)
C) (:) (,) (.) (;) (,)
D) (.) (;) (...) (;) (,)
E) (:) (,) (.) (,) (;)
(I) Yıldırım Bayezid;
kuşatılmış Niğbolu Kalesi’nden haber almak, düşmanın asker sayısını öğrenmek niyetiyle
Evrenos Bey’i kaleye yolladı. (II) Fakat Evrenos Bey ne düşmandan esir, ne de
içeriden haber alabildi. (III) Yıldırım’ın buna canı sıkıldı, uykuları kaçtı ve
gece kimseye haber vermeden atına binip hızla kaleye gitti.
(IV) Yüksek bir yere
çıktı, biraz soluklanıp gök gürler gibi bir sesle “Bre Doğan! Bre Doğan!
Hâliniz nicedir?” diye bağırdı. (V) Zaten kale duvarının üzerinde bulunan
Doğan Bey, onun sesini
duyunca “Merak buyurmayın
Hünkârım! Her taraf
muhkem, muhafızlar gece gündüz uyanık, yeteri kadar zahirem mevcut.” diye
karşılık verdi.
14. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde virgül kullanımında
yanlışlık yapılmıştır?
A) I B)
II C) III D) IV E) V
Bir şeyi denemenin risk
olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır. Hâlbuki denememek, risk almaktır.
Çünkü Pascal’ın dediği
gibi çabalarınız sonucunda
“Kazanırsanız her şeyi
kazanacak, kaybederseniz de hiçbir şey kaybetmeyeceksinizdir.”. Başka bir
deyişle deneyerek her durumda kazanacaksınız. Zaten cebinizde olmayan bir bilgi,
bir duygu veya bir şansın en fazla nasıl olmayacağını görmüş olacaksınız.
Edison’un her başarısız deney sonrasında dediği gibi “Nasıl yapacağınızı
bulamamış ama nasıl yapamayacağınızı görmüş olacaksınız.”.
15. Bu parçada Edison’dan söz edilmesinin nedeni aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Aktarılan
düşünceleri, farklı bir bakış açısı sunarak kabul ettirmek
B) Ortaya konan düşünceyle
çelişen durumların da bulunduğunu göstermek
C) Tartışmacı bir içerik
oluşturup okurların metne olan ilgisini canlı tutmak
D) Anlatılanlara somut
bir örnek vererek anlatımı güçlendirmek
E) Farklı düşünceleri
karşılaştırarak okurları anlatılanlara ikna etmek
(I) Gaziantep’in tarihini
anlayabilmek için gezilecek pek çok turistik ve kültürel mekân vardır. (II)
Zeugma Mozaik Müzesi, şehri tanıyabilmek için mutlaka ziyaret edilmesi gereken
durakların başında gelir. (III) 2011 yılında açılan yapı; mimari, teknolojik ve
kültürel açıdan sadece şehrin değil dünyanın önde gelen müzelerindendir. (IV)
Zeugma şehrinden kalan eserlerin sergilendiği müzedeki buluntularla iki bin
yıllık geçmişe tanıklık edilebilir. (V) MÖ 300’de Büyük İskender’in “Selevkia
Euphtrates” adıyla kurduğu yerleşim yeri, Kommagene Krallığı’nın dört büyük
şehrinden biridir. (VI) Yaklaşık iki yüz elli yıl sonra Roma İmparatorluğu’na bağlanan
şehir, “köprü, geçit” anlamlarına gelen ve bugün müzeye de adını veren Zeugma
olarak anılmaya başlanmıştır.
16. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf
numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) I B)
II C) III D) IV E) V
(I) Modern tıbbın temelinde yer alan Hipokrat
yemini, tıp biliminin etik prensiplerini yansıtır. (II) Hipokrat’ın benimsediği
ilkelerden biri bugün de geçerliğini korur: İnsanların, akılcı açıklamaları
olan “doğal” nedenler yüzünden hastalandığı. (III) Hâlbuki Hipokrat ve takipçilerinden
önce Yunanistan’da ve ona komşu ülkelerde hastalıkların doğaüstü bir boyutu
olduğu varsayılıyordu. (IV) Tanrılara karşı gelindiği veya doğaüstü güçleri
olan biri tarafından büyü yapıldığı için hastalıkların ortaya çıktığı
düşünülüyordu. (V) Hastalıklara doğaüstü güçler yol açabiliyorsa tedavi
yöntemlerini de rahiplere veya büyücülere bırakmanın en iyi çözüm olacağı
düşüncesine sahiplerdi.
17. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını
bozmaktadır?
A) I B)
II C) III D) IV E) V
Bir yazar olarak uzun
uzadıya irdelenmesi gerektiğini düşündüğüm taşra yalnızlığı diye bir kavram
var. Bazen çok ızdırap verici olsa da insanın kendisiyle baş başa kalabilmesi
için oldukça faydalı bir yalnızlık bu. Kültürel açıdan nispeten cılız ancak
oldukça sevimli olan bu şehirde ben, taşra yalnızlığını kurmacayla avantaja dönüştürmeye
çabalayanlardanım. Bu hâl, beni kalem ve kitaplarla dostluğa sevk ediyor.
Ayrıca bu sınırlı alanda oluşturduğum sonsuz kültür evreniyle merkezde kurduğum
yaşantıya bir alternatif bulduğuma inanıyorum.
18. Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceyi destekler
niteliktedir?
A) Edebiyatta yalnızlık
duygusu zaman ve mekândan bağımsız gelişir.
B) Yalnızlık, edebî eser
yazma sürecinde kişinin hayal gücünü besler.
C) Edebî metinler, taşra
ve merkezdeki kültürün yakınlık kurmasını sağlar.
D) Mekânı ve kimi
olumsuz duyguları aşabilmek edebiyatla mümkün olur.
E) Edebiyatla uğraşmak
kalabalıklara karşı takınılan tavrı belirler.
Yaklaşık yedi milyon
nüfusa sahip Hong Kong’da yılda iki binden fazla yaya, trafik kazası geçiriyor.
Bu oran, akıllı telefonların kullanılmasına bağlı olarak gün geçtikçe artıyor
çünkü insanlar karşıdan karşıya geçerken telefonlarına bakmaya devam ediyor. Bu
duruma çare arayan yetkililer, çözümü yaya geçitlerindeki işaret sistemini
değiştirmekte buldu. Tasarlanan bu sistemde yaya geçiş ışıkları zemine yansıtılıyor.
Böylece karşıdan karşıya geçmek isteyen yayalar, kendileri için yeşil mi yoksa
kırmızı mı yandığını anlıyor. Henüz deneme aşamasındaki sistemin başarılı olması
durumunda ülke genelinde yaygınlık kazanacağı bekleniyor.
19. Bu parçada söz edilen sistemin geliştirilme amacı aşağıdakilerden
hangisidir?
A)Akıllı telefon
teknolojisi aracılığıyla yayalara güvenli bir trafik ortamı sunmak
B) Yayaların, karşıdan
karşıya geçerken akıllı telefonlarına bakmalarının önüne geçmek
C) Yayaların, akıllı
telefonlarını kullanırken trafik kurallarını takip etmelerini sağlamak
D) Yayaların karıştığı
kazaların nedenlerini bulmak için akıllı telefonlardan yararlanmak
E) Akıllı telefon
kullanımının kazaya neden olduğuna dair yayaları bilinçlendirmek
Modern fiziğe göre atom
altı düzeyde madde; belirli yerlerde kesin bir biçimde var olmaz, “var olma
eğilimi” gösterir. Benzer şekilde atomik olaylar da belirli zamanlarda ve
şekillerde nihai bir biçimde oluşmaz, sadece “oluşma eğilimi” içindedir.
Dolayısıyla atom altı parçacıkların kendi başlarına hiçbir anlamı yoktur. ……………
Çünkü atom altı parçacıklar “şeyler” değil “şeyler arasındaki bağlantılar”dır.
20. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi
getirilmelidir?
A) Fakat atomik
olayların oluşması atom altı parçacıkların yüklendiği özel işlevlere göre
gerçekleşir
B) Oysa atom altı parçacıkların
işleyişi bağlamında çağdaş fizik bize evrenin bir bütün olduğunu anlatır
C) Ancak gözlemlenebilir
ve ölçülebilir nitelikteki süreçlerle olan ilişkileri içinde bir anlam kazanır
D) Kaldı ki zaman ve
mekândan bağımsız olamayan atom altı düzey, maddenin varlığına bağımlıdır
E) Ne var ki atom altı
parçacıklar, somutlaştırmalar yoluyla incelendiğinde maddenin varlığı
kanıtlanır
Sherlock Homeless ile
Nasıl Tanıştım? kelime oyunlarıyla dolu bir eser. Kitap daha en başta ismiyle bile
okuru bir oyunun içine çekiyor. Kitaba ilk göz attığımda dedektif Sherlock
Holmes’u okuyacağımı düşündüm. Tabii kitabın ismini yanlış okuduğumu sayfaları
karıştırdıktan sonra fark ettim. Oysaki ben, Holmes’u değil “evsiz” anlamına
gelen “Homeless”ı okuyacaktım. Yazar, kitabındaki on bir öyküsünde bilindik
ifadelere ufak dokunuşlar yaparak, bunları farklı anlamlara dönüştürerek
okurundan uyanık ve özenli bir ikinci bakış bekliyor. Bu kelime oyunlarında
yazarın “İs bırakanlar unutulmaz.” ve “Ezberimde gül oya.” şeklindeki
cümlelerde olduğu gibi bazen bir kelime bazen de sadece bir harf değiştirmesi
yeterli oluyor.
21. Bu parçada söz edilen yazarla ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Bir dilsel unsur olarak
söz oyunlarının öykülerindeki kullanımına
B) Öykü kitabına okurun
ilgisini çekecek biçimde bir başlık koyduğuna
C) Kendine özgü
anlatımını kitabındaki tek bir öyküyle sınırlamadığına
D) Okurunu sözcüklere
hatta harflere dikkatle odaklanmaya davet ettiğine
E) Öykülerinde yerel
kültürü yansıtan sözel anlatı kalıpları kullandığına
MÖ V. yüzyılın
sonlarında resimleriyle ünlenmiş Zeuxis, elinde üzüm tutan bir çocuğun resmini
yapmış. Üzümler öylesine gerçek gibi duruyormuş ki kuşlar gelip yemeye kalkışmış.
Bundan dolayı övüldüğü zaman Zeuxis, üzülerek “Çocuğun resmini daha iyi
yapabilseydim kuşlar ondan korkardı.” demiş.
22. Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceyi destekler
niteliktedir?
A) Sanat eseri, doğada
var olanı benzersiz kıldığı ölçüde değerli kabul edilir.
B) Sanatçı, doğayı
gerçekçi bir biçimde yansıtabildiği oranda başarılıdır.
C) Resim sanatı, diğer
sanatlardan gerçekçiliği ele alışı bakımından ayrılır.
D) Sanatçının özgünlüğü,
temel aldığı konuyu işleyiş biçimiyle değerlendirilir.
E) Sanat eseri, insanın
temel özelliklerini içerdiğinde kalıcılığa erişir.
Biz fark etsek de
etmesek de yapay zekâ artık hayatımızın bir parçası. Bu teknoloji sayesinde
kendi kendine park eden otomobillere, akıllı sensörlerin yardımıyla çekilen
muhteşem fotoğraflara kavuştuk. Benzer şekilde eğitimde de yapay zekânın etkisi
gün geçtikçe daha çok hissediliyor ve geleneksel yöntemler büyük ölçüde
farklılaşıyor. Eğitimciler, psikologlar ve ebeveynler arasında çocuklarımız
için doğru ekran süresi hakkında tartışmalar sürerken eğitimin şeklini ve geleceğini
değiştiren yapay zekâ; dünyanın önde gelen ülkelerinde oyunun kurallarını
belirlemeye başladı bile. Konuyla ilgili raporlara baktığımızda yapay zekânın eğitimdeki
yerinin yakın gelecekte çok büyük oranlara ulaşacağı görülüyor.
23. Bu parçada yapay zekâyla ilgili aşağıdakilerin hangisine
değinilmiştir?
A) Bazı sektörlerde
insana bağımlılığı azaltacağına
B) Eğitim alanında daha
fazla gelişim gösterdiğine
C) Çocukların gelişimi
üzerinde olumsuz etkilerinin olduğuna
D) Eğitimde kullanımının
öğrenci başarısına katkı sağladığına
E) Eğitimde
alışılagelmiş anlayışlarda değişikliğe yol açtığına
Gerilimi psikolojik
ögelerle kuran yönetmenin filmlerindeki ana temalar suç ve korkudur. Gerilim
unsurlarını filmin karakterleri üzerinden inşa ederek olay örgüsünün onların
etrafında gelişmesini sağlar. Seyircinin, filmi uzaktan izlemesine müsaade
etmeyerek onu filmin içine davet eder. Böylece başına gelecekleri bilmeyen
karakterlerin yanında seyircinin yer almasını ve olay örgüsünün girdabına
kapılmasını sağlar.
24. Bu parçadan yönetmenin filmleriyle ilgili aşağıdakilerin hangisine
ulaşılabilir?
A) Seyircinin
karakterlerle özdeşim kurmasını amaçlar.
B) Karakterleri
psikolojik çözümlemelerle birlikte sunar.
C) Gerilim unsurlarını
çeşitlendirerek seyirci kitlesini artırır.
D) Kurgusunu
karakterlerin yaşadığı çatışmalardan alır.
E) Konusunun
karmaşıklığı ile seyircide heyecanı canlı tutar.
Yazarın en büyük
başarılarından biri eserlerinde üçüncü şahıs anlatımı kullanmasıdır. Burada
anlatıcı; karakterlerin bütün zihinsel durumlarını, yaşadıklarını,
yönelimlerini bilmekte ve okura anlatmaktadır. Böylelikle anlatıcı, duygu ve
düşüncelerini karakterlerin de okurun da yüzüne açıkça dile getirebilmektedir.
Geçmiş, şimdi ve geleceğin iç içe olduğu üçüncü şahıs anlatım, birinci tekil
şahsın imkânlarını da kullanarak her yönüyle hâkim bir bakış sunar. Böylece
okur, karakterlerin hayatlarına ve akıllarından geçirdiklerine tanıklık
edebilmektedir.
25. Bu parçada söz edilen anlatıcıyla ilgili aşağıdakilerin hangisi
söylenebilir?
A) Kendi duygularından
yola çıkarak olayların akışına müdahale eder.
B) Kapsayıcı bakış
açısıyla esere dâhil olarak anlatıyı okura aktarır.
C) İç çatışmalara yer
vererek karakterleri tüm boyutlarıyla ele alır.
D) Kişilerin bilinmeyen
yönlerini ortaya çıkararak eseri başarıya ulaştırır.
E) Karakterleri arka
planda tutarak okurun olaya odaklanmasını hedefler.
İzmir dokuma imalatı;
XVI ve XVII. yüzyıllarda pamuk ipliği, pamuklu dokuma, çarşaf, gömlek ve keten bezi
üretimiyle ön plana çıkmıştır. XIX. yüzyıla kadar bu ürünlerin geleneksel
tarzda üretimi yapılmıştır. Zamanla şehrin kalabalıklaşması ve ticaret hacminin
artması, seri üretimin yapıldığı fabrikalaşmaya doğru ilk adımların atılmasını
da beraberinde getirmiştir. Pamuk fabrikasının açılması, boyahane ve
basmahanelerin kurulması bu adımlardandır. Ayrıca XIX. yüzyıla ait haritalarda
Boyahane Deresi’nin etrafında kümelenmiş yapıların yer alması, şehirdeki
tekstil ürünü boyamacılığının dere etrafında yaygın olduğunu gösteren önemli
bir kanıttır. Boyahanelerde bitkisel boyalar üretilmiş; “alizarin” veya “Türk
kırmızısı” olarak bilinen kırmızı boya, kumaş boyamada ve halı dokumacılığında
kullanılmıştır.
26. Bu parçaya göre İzmir dokuma imalatıyla ilgili aşağıdakilerden
hangisi söylenebilir?
A) Geleneksel üretim
metotları şehirdeki ticaret hacmini sınırlandırmıştır.
B) Şehir nüfusunun
artmasıyla birlikte fabrikasyon üretime geçiş sağlanmıştır.
C) Dokuma kumaşlarının
üretimi şehrin belli bir bölgesinde yoğunlaşmıştır.
D) Farklı kumaş
türlerinin üretimi sırasında birden fazla teknik kullanılmıştır.
E) Oluşturduğu modelle
farklı sektörlerin gelişmesine ilham kaynağı olmuştur.
Özgünlük genellikle
insanın kendisi olmasını içeren bir durum olarak görülür. Peki, özgünlük
değişimi engelliyor ve herkesi yerinde saymaya teşvik ediyorsa... İşte bunu
sorgulamamız gerekir. İnsan, bazen amaçlarına ulaşmak için bir süreliğine maske
takmak zorunda kalabilir. Benzer şekilde özgünlük de insanları olduğu gibi
kalmaya ve başka perspektiflerden fikirleri görmezden gelmeye itebilir. Bu
bakımdan insanın benliğine olduğu hâliyle sadık kalmasının, dönüşebileceği her
şeyden kendini soyutlamasıyla eş değer olduğu söylenebilir.
27. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Kişi, istemediği bir
davranışı yapmaya zorlandığında özgünlüğünü kaybedebilir.
B) Özgünlüğünden
vazgeçmeye gönüllü olan insan, amaçlarına ulaşabilir.
C) Doğru olduğuna
inandığı şeyi kendi isteğiyle yapan birey başarılı olabilir.
D) İnsanın istekleri
doğrultusunda kişiliğinden ödün vermesi onu tutarsızlaştırır.
E) İnsanın özgün olma
uğruna yaptıkları, onu değişime kapalı bir hâle getirebilir.
Terimler dışında her
sözcüğün bir anlam evreni vardır. Terimler, kullanımla yeni anlamlar kazanmayan
ve algılanmaları kişiden kişiye değişmeyen nesnel sözcüklerdir. Oysa kendine
özgü bir evren kuran sözcükler, anlamsal ve duygusal açıdan sürekli gelişime ve
değişime açıktır. Yeni anlamlar yüklenmeye yatkınlıkları vardır. Hatta bu
sözcükler, kişiye özgü duygusal ve çağrışımsal anlamlar da kazanabilir. Örneğin
aynı sözcük bazı insanlarda neşe ve iyimserlik, bazılarında ise hüzün ve
karamsarlık duyguları uyandırabilir. Kuşkusuz sözcüklerin bu izlenimsel
anlamları, göreceli bir nitelik taşıdığından bu yönleri sözcük ve kavramları
açıklayan kaynaklarda yer almaz.
28. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Bir dile ait
sözcükler, o dilin konuşurları tarafından kullanıldıkça yeni anlamlar kazanır.
B) Bazı sözcüklerin
çağrışımla uyandırdığı duygusal etki, kişiden kişiye değişiklik gösterir.
C) Bilimsel kavramlar,
anlam genişlemesi ve yeniden anlamlandırmaya uygun değildir.
D) Kimi sözcükler,
sözlük anlamlarının dışında kullanıldıkça yeni çağrışımlar kazanır.
E) Sözcüklere yüklenen
bazı kişisel anlamların, sözlüklerde bulunması mümkün değildir.
İnsanlar her adımını bir
seçeneğe bağlar: başarı ya da başarısızlık, zafer ya da bozgun. Bense bu
seçeneklere hep mesafeli durmuşumdur. Çünkü başarmak ya da başarısızlığa uğramanın
ancak durumsal, geçici anlamlar taşıdığına inanırım. Bu yüzden bana sürekli bir
yarış pistinde olduğumu hissettiren ve her ne olursa olsun üretme ve hayata
devam etme gücümü azaltan bu düşünme biçimini reddeder, akışına göre yaşamaya çalışırım.
29. Bu parçanın yazarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Başkalarının
doğrularına göre yaşamaktan kaçınır.
B) Kalıplara girmeden
olduğu gibi yaşamaya özen gösterir.
C) Olumsuz sonuçlanabilecek
girişimlerden uzak durmaya çalışır.
D) Yaşamı koşullara göre
şekillenen bir deneyim olarak görür.
E) İlerlemek için kaygı
verici durumlardan kaçınmayı önceler.
Sanat ve edebiyat
üzerine yazılmış ilk eser, Aristoteles’in
Poetika’sıdır. Bu eserde
edebiyat ve eleştiri biliminin temelleri atılmıştır. Eserin sanat ve edebiyat üzerine
ortaya koyduğu tanım, tasnif ve ilkeler; olduğu gibi yüzyıllarca benimsenmiş ve
temel bilgiler olarak kabul edilmiştir. Eserde öne sürülen fikirler; günümüz dünyasında
bile araştırmacılar için hareket noktası oluşturmakta, tanımlanan kavramlar
tartışılmaktadır. Bu eser, âdeta kendisinden sonraki edebiyat ve eleştiri araştırmalarının
programını hazırlamış gibidir.
30. Bu parçada söz edilen eserin özellikleri arasında aşağıdakilerden
hangisi gösterilemez?
A) Etkileyiciliği B) Kalıcılığı C) Güncelliği
D) Öncülüğü E) Tutarlılığı
Dondurma, XIX. yüzyıldan
bu yana keyifle tükettiğimiz yiyeceklerdendir. 1800’lerin başında Anadolu’da
süt ve meyvenin karıştırılmasıyla yapılan dondurma, yüzyılın ortalarına doğru
bir sokak lezzetine dönüşür. Osmanlı
İstanbul’unda ilk olarak
seyyar satıcılarla karşımıza çıkan dondurmanın bu şekilde satılması XX.
yüzyılın ilk çeyreğine kadar sürer. 1930’lara gelindiğinde ise muhallebicilerde
ve pastanelerde satılmaya başlar.
Sonraları ise sanayileşmenin
etkisiyle dondurma yapımında elektrikli aletler kullanılır. Böylelikle dondurma,
türlü değişimlere ayak uydurarak Türk mutfağındaki değerini korur.
31. Bu parçada dondurmayla ilgili aşağıdakilerin hangisine
değinilmemiştir?
A) İçeriğinde hangi tür
malzemelerin kullanıldığına
B) Üretiminde teknolojik
gelişmelerden de yararlanıldığına
C) Ekonomik olarak
erişilmesinin kolay olduğuna
D) Çeşitli dönemlerde
farklı mekânlarda satıldığına
E) Yemek kültüründeki
yerini korumaya devam ettiğine
Günlükler, bir yaşama
dair en mahrem ve saygın kayıtlardır. Bir günlüğü ele geçirdiğinizde belki bir yaşamın
bir kısmını belki de tamamını elde etmiş olursunuz. Açılan her sayfa size yeni
ve gerçekçi bir hayat sunar. Hayat kesitlerindeki sahicilik ve içtenlikten dolayı
yazarla empati kurmanız tamamen olağandır. Bu yönüyle günlük, romanı andırsa da
onun kurgusal atmosferinden uzak olduğu için kendine has tarza sahip edebî
türdür.
32. Bu parçaya göre günlüklerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Gizemli yönleriyle
insanların dikkatini çeken metinler arasında yer alır.
B) Hayatı samimi biçimde
ve doğrudan yansıtmasıyla öne çıkar.
C) Yazarın özel hayatından
kesitleri özgün bir üslupla aktarır.
D) İçerdiği bilgiler sayesinde
okurun yazarla etkileşim kurmasını sağlar.
E) Okura sunduğu
bilgiler açısından roman türüyle benzer özellikler taşır.
1980’lerde yapılan Türk
filmlerinde eve ve ev içine yönelik bir merak vardı. İnsanın mekânla ilişkisini
yansıtmaktan olabildiğince uzak, doğallıktan yoksun ev görüntülerini içeren
yığınla film çekildi o zaman. Eşyanın bir dekor olarak kaldığı, kameranın uzun
uzun içinde dolaştığı, duvarlarına manidar tabloların asıldığı, yukarıdan
çekilmiş merdiven sahnelerinin yer aldığı evler... Bunun üç nedeni vardı: Her
şeyden önce mekân,
Türk sineması için yeni
keşfedilen dolayısıyla da görüntü değeri yüksek bir malzemeydi. İkincisi; bu
görüntüler dönemin mahremiyetini görünür kılma, iç dünyaları gözetleme
ihtiyacına cevap veriyordu. Üçüncüsü ise yönetmenlerin belli bir estetik
duygusu oluşturmak için gerekli olan sembolizmi mekân görüntüleriyle sağlama çabalarıydı.
33. Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Türk sinema tarihinde
mekân anlayışının nasıl dönüştüğüne
B) Filmlerdeki mekân
tasvirlerinin, döneminin anlayışına cevap verdiğine
C) Bir dönem Türk sinemasında
ev içi mekânların nasıl tasarlandığına
D) Filmlerdeki iç mekân
tasvirlerinin ve sahnelerinin yapaylığına
E) Filmlerdeki iç mekân
tasarımlarının estetik kaygı ile olan ilişkisine
Kelebek şeklindeki mimarisiyle
şehrin sembol ziyaret mekânlarından Konya Tropikal Kelebek Bahçesi,
Avrupa’nın en büyük tropikal
kelebek bahçesidir. 7.600 metrekare büyüklüğündeki vadinin yaklaşık 1.600 metrekaresi
kelebek uçuş alanıdır. Yaz kış 26 derece sıcaklık ve yüzde 80 nem koşullarının
sağlandığı bahçe,
150 türe ait 20.000’den
fazla tropikal bitkiye ve 45 türde binlerce kelebeğe yaşam alanı sunuyor.
Kelebeklerin larvadan kelebek hâline gelişindeki tüm evrelerinin adım adım
izlenebildiği bahçede Kelebek Müzesi, Böcek
Müzesi ve Doğa Eğitim Sınıfı
gibi ziyaret alanları da bulunuyor. Ayrıca hafta sonlarına özel olarak boyama
ve el işi etkinlikleri gerçekleştiriliyor. Bunun yanı sıra bilim insanları
tarafından yapılan mantar, kuş ve böcek incelemelerini ziyaretçiler
gözlemleyebiliyor.
34. Bu parçaya göre Konya Tropikal Kelebek Bahçesi ile ilgili
aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Bulunduğu şehrin öne
çıkan yapıları arasında yer alır.
B) Bünyesinde çeşitli
bilimsel ve sosyal etkinlikler yapılır.
C) Dışarıdaki hava koşullarından
etkilenmeyen bir ortama sahiptir.
D) Kelebek mimarisiyle
yurt dışındaki benzerlerinden ayrılır.
E) İçinde bir kelebeğin
yaşam serüveni gözlemlenebilir.
(35 - 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.)
Doğuşu için köleliğin
kaldırıldığı 1865 yılı gösterilse de aslında blues müziğinin ne zaman ortaya
çıktığı tam olarak bilinmiyor. Afrika’dan Amerika topraklarına köle olarak
getirilenler; tarlada çalışırken özlemini duydukları özgürlüğü, yaşadıkları
acıları, aşkı ve gündelik sıkıntıları blues tarzında söyledikleri şarkılarla
dile getirirdi.
Şarkılarını söylerken
sesin temiz tınısına pek önem vermez, serbest ritim kullanır, doğaçlama
yaparlardı. Zaman içerisinde bu esneklik birtakım standartlara bürünerek
günümüzde de kullanılan on iki ölçülü blues kalıbının oluşmasını sağladı. XX.
yüzyıla gelindiğinde blues müziğinin değişmez enstrümanı bançonun yanına İrlandalı
ve İskoç göçmenlerin etkisiyle mandolin ile gitar da eklendi. 1920’lerde blues
müziğinden etkilenen caz yükselişe geçti. Bu aşamadan sonra blues sadece Afrika
göçmenlerinin dinlediği ve ürettiği bir müzik olmaktan çıkıp tüm dünyada tanındı.
Ama bu şarkıların ezgisi, sonuna kadar Afrika’nın dokusunu bünyesinde taşımaya devam
etti.
35. Bu parçada blues ile ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Tarih içerisinde
gösterdiği gelişime
B) Ortaya çıkış
zamanının belirsizliğine
C) Temsil ettiği
duyguların çeşitliliğine
D) İcra edilmesinde
kullanılan aletlere
E) Bestelerinin ilham
verdiği milletlere
36. Bu parçaya göre blues ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
söylenebilir?
A) Afrika kültüründen
etkilenen bir müzik türü olarak dünyaya yayılmıştır.
B) Amerika’da yaşayan
göçmenler için ortak bir müzik dili oluşturmuştur.
C) Ritmindeki çeşitlilik
sayesinde geniş kitlelere hitap etmiştir.
D) Bireyselliğin ön
plana çıktığı müzik türleri içinde kabul görmüştür.
E) Farklı enstrümanların
kullanımı, belirli bir kalıba girmesini zorlaştırmıştır.
(37 - 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.)
Araştırmacılar,
bitkilerden esinlenerek çeşitli ürünler ortaya koyuyor. Bu esin kaynaklarından
biri de etçil bir bitki olan “güneş gülü”dür. Bu bitkinin yaprakları, uçlarında
yapışkan bir madde olan tüylerle kaplıdır. Yaprakların üzerine konan böcekler,
buradaki maddeye saplanıp kalır. Ardından bitki, yaprakları ile avının etrafını
sarar. Bunun sırrı yaprakların yapısında gizlidir.
Üst kısmındaki hücreler yuvarlak,
alt kısmındakiler ise ince ve uzun bir şekle sahiptir. Yapraklara dokunan canlıların
tetiklediği biyokimyasal sinyaller, hücrelerin iç basıncının değişmesine neden
olur. Tıpkı şişirilen bir balonun hangi şekli alacağının yapısına bağlı olması gibi
yapraklar da basınca göre şekil değiştirir. Alt kısmındaki hücreler, üsttekilere
göre daha fazla şişer ve bu sayede avı sıkıca kavrar. Bitkinin bu hareketi,
bilim insanlarının nesneleri kavrayabilen robot parmakları tasarlamalarına
ilham kaynağı olmuştur. Doğadan esinlenilen bu mühendislik uygulamasında
tasarımın nasıl çalışacağını önceden bilmek mümkün olduğundan ürün prototipinin
test edilme süresi de büyük ölçüde kısalmakta ve teknolojik gelişme hız
kazanmaktadır.
37. Bu parçaya göre güneş gülü hakkında aşağıdakilerin hangisi
söylenemez?
A) Kimyasal etkileşime ve
uyarana yönelik tepkileri dış müdahaleyle açığa çıkar.
B) Hücreleri arasındaki
yapısal farklar ona hareket kabiliyeti kazandırır.
C) Duyarlı tüyleri
hareketi algılayarak şekil değiştirmesine olanak tanır.
D) Yapraklarına uygulanan
dışsal kuvvet kimyasal yapısını kalıcı olarak değiştirir.
E) Salgıladığı bir madde
temas sonrasında avının hareketsiz kalmasını sağlar.
38. Bu parçaya göre mühendislik uygulamasıyla ilgili aşağıdakilerden
hangisi söylenebilir?
A) Doğayı taklit ettiği
tasarımlarıyla kabul görür.
B) Teknolojik
gelişmeleri çevresel koşullara uyarlamaya çalışır.
C) Doğa bilimlerinin
temel yaklaşımlarını benimser.
D) Bireyde çevreyi
koruma bilinci geliştirmeyi amaçlar.
E) Doğadan hareketle
işleyişi öngörülebilir ürünler tasarlar.
(39 - 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.)
Gustave Flaubert, eserlerinde
oluşturduğu karakterler aracılığıyla bir okurun nasıl olmaması gerektiğini eleştirel
bir dille okura anlatmanın peşindedir. Daha on altı yaşındayken yazdığı Bibliyo-manyak’ta
okumayı zar zor sökmüş, sadece başlıklarına bakarak kitap toplayan takıntılı
bir sahafı mizahi bir bakış açısıyla betimler. Madam Bovary’de kitapları yutar
gibi okuyan, kadın karakterler ile kendisini özdeşleştiren Emma ve onun kitaplardan
ezberlediği alıntıları dinlerken hiçbir tepki vermeyen eşini konu eder. Son
kitabı Bilirbilmezler’de ise bir ayrım yapmadan her şeyi okuyup dünya bilgisini
edineceklerine inanan iki basılı sayfa gezginini resmeder. Ona göre evlerinden
dışarı çıkmayan bu iki tip, hiçbir zaman gerçek hayatın nasıl olduğunu bilemeyecektir.
Ayrıca bir dostuna yazdığı mektupta Flaubert, okurun hayat çırağı olması
gerektiğini söyler ve “Yaşamak için oku!” diyerek ona öğütte bulunur.
39. Bu parçada altı çizili sözle eleştirilen okur tipi aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Gerçek ile kurguyu
ayıramayan
B) Hayatı kitaplarla
sınırlandıran
C) Gösteriş için kitap
okuyan
D) Kitapları okumayıp
istifleyen
E) Kitaplarda kendinden
iz arayan
40. Bu parçadan Gustave Flaubert ile ilgili aşağıdakilerin hangisine
ulaşılabilir?
A) Okurluk konusunu
karakterleri üzerinden düşündürmeye çalışmıştır.
B) Genç yaşında iyi bir
yazar olarak edebiyat dünyasında ün kazanmıştır.
C) Kitaplarında çeşitli
okur tipleri oluşturarak bunları karşılaştırmıştır.
D) Okurun öyküneceği
karakterler oluşturmak için çaba sarf etmiştir.
E) İlgi ve ihtiyaçlar
doğrultusunda okumanın gerekliliğine vurgu yapmıştır.
CEVAP ANAHTARI: 1. B 2. A 3. A 4. D 5. B 6. D 7. B 8. C 9. C 10. C 11. E 12. D 13. C 14. B 15. D 16. D 17. A 18. D 19. C 20. C 21. E 22. B 23. E 24. A 25. B 26. B 27. E 28. D 29. C 30. E 31. C 32. A 33. A 34. D 35. E 36. A 37. D 38. E 39. B 40. A
2024 TYT Türkçe Soruları Word İndir
👉🔗İndir: 2024 TYT Türkçe Soruları (WORD)
0 Yorumlar
Yorumlarınızı bekliyorum.